Benim yeri geldikçe anlattığım bir fıkra var ya;
Bir yolcu uçağında bütün yolcular yerlerini almış, kaptan pilotun gelmesini bekliyormuş. Bir bakmışlar; ön kapıdan pilot kıyafetli, gözlerinde siyah gözlük, kollarında üç noktalı beyaz kolluk, ellerindeki beyaz bastonla sağa sola vurarak yönlerini bulan iki kişi uçağa binmiş, zor bela kokpite geçmiş.
Uçak bir müddet sonra pist başı yapmış, hızlanmış, hızlanmış ama bir türlü uçağın burnu havalanmamış. Yolcular camdan dışarı bakmışlar; uçak son sürat pistin sonundaki duvara doğru gidiyor, tam çarpmak üzere iken hep birden çığlık atmışlar, uçak son anda havalanmış…
O sırada kokpitte gözleri âmâ pilotlardan biri diğerine “Bir gün çığlık atmayı unutacaklar diye ödüm kopuyor!” demiş ya, işte o hesap;
Resmi rakamlara göre gerçekleşen enflasyon oranı %60 olmasına rağmen %23,5 oranında yapılan son ilaç fiyat güncellemesinin üzerinden bir tam yıl geçmek üzere ve eğer yapılırsa -ki yapılıp yapılmayacağı konusunda birtakım dedikodular dönüyor- yine %23,5 oranında bir düzeltme yapılması bekleniyor.
Ancak kimse bu nasıl hesap demiyor, duvara doğru son sürat giden uçağın havalanması için çığlık atmıyor!?
Yani ilaç fiyatları beklenen oranda artsa bile iki yıl önceki enflasyondan olan kaybımızın üçte ikisi anca karşılanacak.
Yüksek Enflasyon sebebiyle son bir yıldır yaşadığımız kaybı hiç hesaba katmasak bile.
Denilen o ki; Maliyeden sorumlu Bakanımız ilaç fiyatlarının artmasına Enflasyonu azdıracağı için izin vermemiş. Çok güzel demiş de; bizim fiyatlarımız enflasyon oranında bile artmazken bu artış nasıl olur da enflasyonu azdırır??? Ve benim en merak ettiğim ve de cevabımı bulamadığım bir diğer soru hatta paradoks da “Maliye bizim vergimizi hesaplarken neden enflasyon muhasebesi uygulayarak matrahımızı varlıklarımızda enflasyon oranında bir artış olmamasına rağmen arttırır”???
Özellikle büyükşehirlerdeki kira artışı ile personel giderlerinin ve vergi artışlarının eksiye düşürmediği kimse yok. Dağıtım kuruluşları bile eksi yazıyor. Anadolu’nun çoğu yerinde eskiden kira artışından hiçbir meslektaşım yakınmazken son aylarda özellikle yazın birçok meslektaşım “Bende mi bir hata var?” diye sorarak masraflarını karşılayamamadaki yani eksiye gidişindeki sebebi anlamaya çalışıyordu.
Ben de onlara “Bu yaz nasıl geçti diye siz bana bir sorun, benim verdiğim cevaptan anlarsınız” diyerek Feyyaz Yiğit’in Okan Bayülgen’in programında seneler önce oynadığı “Lost bozdu” skecinden esinlenerek hazırladığım; “Bu yaz çok kötü fena geçti, öyle böyle kötü geçmedi…” diye başlayan üç buçuk dakikalık bir tirat atıyordum…
Sorular bıçak gibi kesiliyordu…
Bir de her seneki gibi bu sene de ilaç fiyatlarında artış olacak söylentisi yayılır yayılmaz yine her zamanki gibi bizim stoklarımızda olan ilaçları saklamamamız gerektiği yönünde resmi yazı yayınlandı.
Önce bu seneki yazıyı muzip bir meslektaşımın şakası zannettim, yazıyı yazan kişilere hitaben “Valla yok! Olsa tükkan sizin” başlıklı bir yazı yazacaktım ama baktım yazı resmi, herkesin sorduğu, en son da bir hastanın yok dediğim için beni fırçalayarak gittiği grip aşısı stoklarıma da baktım; yok! Arkadaşlara ve komşu eczanelere sordum onlarda da yok! Büyüklerimizden de “aşılar var, hiçbir sıkıntı yok” mealindeki açıklamayı görünce kendimden iyice şüphe etmeye başladım ve bu pazartesi telefonda düşürebilirsem psikiyatriden randevu almaya karar verdim!
Öyle ya; var denilen şeyi ben görmüyorum, sanrılar yaşıyorum!!!
…
Zamanından 6 ay sonra imzalanan sözleşme nedeniyle farkların alması gerektiğinden 8 ay sonra alınmasına, enflasyon oranını geçtim, devletin resmi yeniden değerleme oranı artışının bile yarısı kadar olan artışa rağmen, bu artışın üç katı kazanç sağlamış gibi peşin vergi ve gelir vergisi ödenmesine ve burada yazmaya kalksam sayfalar sürecek bir sürü soruna ve angaryaya rağmen hiç sesi çıkmayan uçak yolcuları gibi sessiz kalmamıza hayret ediyorum.
“Aman yaaa boş ver kim çığlık atacak şimdi?” diyen uçak yolcuları gibi sessiz kaldığımız için mi nedir “Şu beyaz önlüğü de değiştirelim de bir renk gelsin şunlara” demişler galiba en sonunda…
Hadi değiştirdik diyelim de bu değişimin beti benzi atan eczane ekonomilerine bir faydası yok ki!
Zira yüzde 23,5’luk zam gelse bile bize bir faydası olmayacak , çünkü o tarihe kadar raflarımız tamamen boşalacak, ilaç akışı durma noktasına gelecek, sonrasında ise yoklar azalacak ama bitmeyecek, KKİ uygulamasında eczacılara “Önce öde sonra geri al” sistemi yaygınlaştırılarak devam edecek, arkadan gelen yeni mezunların enerjisi ve ailelerinin birikimi feda edilerek kapananların yokluğu belirli bir müddet yeni açılan ve devir alınan eczanelerle sıkıntı hissettirilmeden ilaç hizmeti devam ettirilecek amaaaa;
Hiçbir varlığa dayanmayan kripto paraların bir gece de çökmesi gibi bu sitem de maalesef sürdürülebilir değil!
...
Hani eskiden eczanelerimizin vitrinlerine “Grip aşısı geldi” yazıları asardık.
Şimdi neden “Grip aşısı eczanemize gelmiyor”, “Aradığınız ilaca biz de ulaşamıyoruz”, “Size sağlık ışığı olmak için çalışırken yapılan düzenlemelerle eczane ekonomilerimiz mum gibi eriyor” tarzı yazılar asmıyoruz?
Maksat vatandaşın bilgilendirilmesi değil mi?
Halkı sağlık konusunda bilgilendirmek asli görevimiz.
Bu konuda boş veremeyiz!
Ecz. Kadir Sedat Sofugil
basareczanesi@gmail.com