Not: Bu yazıda bahsi geçen kurumlar ve olayların gerçeklerle birebir ilgisi vardır.
“İzahın bittiği yerde mizah başlar” sözünden yola çıkılarak kaleme alınmıştır.
Eczanede rutin bir sabah;
Yoklar listemizin üstünde gün içinde yapılması gerekenleri karaladığım notlar…
Deaktivasyon, stok sayımı, arada kalanlar, bulunamayan ilaçlar, tutmayan hesaplar, açık reçeteler, iş sağlığı derken ruh sağlığını tehdit eden günlerden biri daha.
Yahu bir nefes alsaydık önce, diye geçiriyorum içimden.
Hani geceleri eski sevgiliden gelen “uyudun mu” mesajları vardır ya; İşte o hesap her sabah depodan, firmalardan gelen “duydun mu” minvalinde zam dedikodusu mesajları bir son bulsaydı önce. Enflasyon canavarından beter işletme giderlerimize karşı, tatlış bir muhabbet kuşu kıvamındaki kur ayarlaması hayata geçseydi önce. Hayır, bir şeye merhem olacağından değil elbette, 2 kutu tansiyon ilacı alabilmek için 40 takla(!) atmak zorunda kalmayız belki diye…
Tansiyon ilacı demişken, sabah maillerimize düşen “ivedi” fermanla tansiyonumuz da fırlamadı değil hani. Alay komutanı yine “ilaç tedarikinde sorunlar var diyormuşsunuz, dedirtmem” ezcümlesi için denetleme talimatı yayımlamış. Sanki sağlıkta dönüşümle başlayan süreçte, ilaç metalaşsın diye onca naneyi biz yemişiz gibi, 3 kuruşa 33 köfte almak başlıklı İFK’ları biz yayımlamışız gibi yine fatura bize kesilmiş.
Neyse işe döneyim, şu SGK’nın 57 tl ödediği şeker ölçüm stribinden zarar etmemek için maliyet farkımı pos’tan çekeyim derken bir de ne göreyim! Entegrasyon savaşlarından belki kurutuluruz diye satın aldığımız VUK 507 kod adlı poslar genel satışa kapatılmış. Neden, nasıl, ne zaman ve ne alaka diyemeden yan masadan teknisyenim sesleniyor; “Abi program veri tabanı hatası veriyor”.
Sakin, hepsini hallederiz biz. Sonuçta 8 yıldızlı eczacılar değil miyiz? Elbet bunu da çözeriz.
Elemanıma, her yıl sonu güncelleme bedeli için popup rekorları kıran programın, asla ulaşamadığımız çağrı merkezini aramasını söylüyorum. Ben de “genel satış yassak kardeşim” diyen pos haşmetlilerini aramaya koyuluyorum. 2 masada 2 telefon, 2 telefonun ucunda da “şu an tüm müşteri temsilcilerimiz doludur” mesajına eşlik eden enstrümantal müzik ezgileri. Eczane çok sesli müzik performansına sahne olurken eczane telefonu da çalıyor.
“Benim grip aşım ne oldu?”
“Valla Amca, senin aşı geçen sene kuadrivalandı bu sene trivalan oldu ama sanırım kötü yola düştü. Sonrasında da gören olmadı.” diyemiyorum tabi.
“Amca bana göre aşın hiç olmadı ama Bakanlık benimle aynı fikirde değil, onlara göre baya olmuş, yakında daldan düşer biz de alttan toplarız “ hiç diyemiyorum.
“Takip ediyorum, depolara gelir gelmez temin edip seni bilgilendireceğim Amcacım” diyebiliyorum.
Amcanın telefondaki sitemini dinlerken, eczane içindeki Çağrı Merkezi Senfoni Orkestrası dinletisinin değiştiğini fark ediyor ve işte sonunda biri telefonu açtı diye sevinirken teknisyenimin bilgisayardan müzik açtığını anlıyorum. Kapat kızım şunu zaten ortalık karışık derken telefonların birinden alo sesi duyuluyor. VUK 507 haşmetlileri telefona cevap veriyor. Genel satışı niye kapattınız kardeşim diye soruyorum. “Maliye öyle istedi” diyor. Çözümü ne diyorum, “entegrasyon” diyor. Entegrasyon zorunluluğunuz kalmaz diye satmadınız mı bunları diye sorayım diye niyetleniyorum ama yapacak iş çok, takatim az, biliyorum. Telefonu kapatıp bekleyen işlerime dönüyorum.
Önce, Behzat Ç’nin bir sezonunu 3 günde bitiren enerjim ve merakımla art arda 3 “deaktivasyon videosu” daha izliyorum. Acele etmem lazım, süre daralıyor. Yetkili abilerden hiç kimse “kılavuzu 40 günde yayınlayanın 90 günlük deaktivasyonu kabul olmaz” diyemediği için, kalan kısıtlı sürede anlamalı, uygulamalı, kontrol etmeliyim. Hadi 75 koduna kuvvet diyerek deaktive ettik diyelim. Sonrasında yaşanacak sıkıntıları tahmin edebilecek kadar eskidim artık bu meslekte.
Yüreğim daralıyor. Derin bir nefes alıp kafam dağılsın diye sosyal medyada geziniyorum biraz.
Dikkatimi bir haber çekiyor. Bakanlık bir kılavuz daha yayımlamış. Kurumsal Kimlik Kılavuzu. Özlük hakkına, katsayısına, çalıştığı ortamın fiziki koşuluna kulak tıkadığı kamu meslektaşlarımın forma rengini dert edinmiş Bakanlık.
Derken gözüm saate ilişiyor. Artık kapatma zamanı.
Aklımda anlamsız kelime öbekleri ile bir gün daha bitiyor.
Yeşil scrubs,
Kara mizah,
Beyaz önlük…
Artık kapatma zamanı!
Ecz. Serdar Türkaydın