Türkiye'de eczacılık, her zaman bilimin, güvenin ve insana hizmetin simgesi olmuştur.
Ancak son yıllarda bu asil meslek, belki de tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor.
Bir yanda ekonomik daralma, düşen kâr oranları, artan maliyetler; diğer yanda dijitalleşmenin getirdiği yeni görevler ve bitmeyen bürokratik yükler...
Ve bütün bunların ortasında, halk sağlığı için her sabah kapısını açan bir eczacı duruyor.
O eczacı, artık sadece ilaç veren değil; tedavi zincirinin kırık halkalarını onarmaya çalışan bir vicdan taşıyıcısıdır.
Bir eczane bugün sadece bir iş yeri değildir; bir laboratuvar, bir danışma merkezi, bir kriz yönetim odasıdır.
Raflarda ilaç azaldıkça eczacının yüreğinde yük artar.
Kâğıt üzerindeki kâr, fiili zarara dönüşür.
Ama reçetesiz gelen bir hasta "Eczacı Bey Eczacı Hanım, ne alayım?" dediğinde bütün yorgunluk unutulur — çünkü eczacılık hâlâ insan işidir.
Son on yılda eczanelerin giderleri katlanarak artarken, gelir payı aynı oranda yükselmemiştir.
Eczaneler artık kârlı değil, kırılgan işletmelere dönüşmüştür.
Bu, sadece bir ekonomik sorun değil; mesleğin sürdürülebilirliğiyle ilgili bir alarmdır.
Eczacının ilaç stoğuna erişimi azaldıkça, toplumun ilaca erişimi de zorlaşır.
Yani sorun bireysel değil, kamusal hale gelir.
Her rapor, her protokol, her sistem...
Bir eczacının zamanından biraz daha çalıyor.
Ama bu meslek hâlâ vicdanla çalışan bir mekanizma.
Her eczane bir mini sağlık üssü, her eczacı bir gönüllü kriz yöneticisi.
Bu sessiz idealizm, ne yazık ki çoğu zaman görünmez.
Ama o görünmeyen güç, mesleğin ayakta kalmasını sağlıyor.
Eczacılığın zor dönemini aşmanın yolu dayanışmadır.
Tek bir eczanenin değil, bütün eczacıların birbirine omuz vermesi gerekiyor.
TEB, Eczacı Odaları, Meslek Dernekleri — hepsi aynı ideali taşımalı:
"Eczacının yaşaması, toplumun iyileşmesidir."
Bir Meslek Yeniden Ayağa Kalkacak... Kalkmalı...
Bu yazı bir ağıt değil; bir uyanış çağrısıdır.
Evet, dönem zordur. Ama eczacılık tarihi boyunca hep zordu.
Her defasında bilgiyle, dayanışmayla, insan sevgisiyle yeniden ayağa kalktı.
Bugün de öyle olacak.
Çünkü eczacılık, sadece bir meslek değil, bir vicdan geleneğidir.
"Zor dönemler, güçlü eczacılar yetiştirir."
Türkiye'de eczacılığın bugünü bir sınavdır; ama bu sınavdan geçecek olan yine o beyaz önlüğün içindeki kalptir.
Bilgiyle, inançla, birlikle...
Uzm. Ecz. Ahmet Nezihi PEKCAN