Keşke her başkan iz bırakıp gitse!

Muhittin Akbel

egedesonsoz.com

İzmir çukurunda öyle başkanlar var ki…

Taş üstüne taş koymadığı halde yıllarca koltuğa sımsıkı yapışır.

Her seçimde adaydır ve sandığa gömülünce gitmek zorunda kalır.

Fakat…

Bazı başkanlar da var ki, hizmetleri yıllara sığdıramaz.

Biraz daha zaman ister, o süre verilir, kat kat yeni hizmetler götürür.

Sonra da “Bu göreve gelirken, hangi projeleri hayata geçirmek istediysem, hepsini yaptım. Haydi bana müsaade” deyip vedalaşır.

İşi tadında ve zirvede bırakır.

Bunu yaparken görev sürecinde ne şaibeli bir işi olmuştur, ne de makamın gücüyle zenginleşmiştir.

Tıpkı, İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan gibi…

***

Evet; Tuncay Bey, 28 Eylül’de İzmirli eczacılara veda konuşması yapacak, 2002 yılından bu yana kendisine bu görevi layık gören üyelerine teşekkür edecek.

2002’de ilk kez Oda’ya başkan olduğunda, Tuncay Sayılkan’ın hayalleri, hedefleri vardı.

Giderken vicdanı rahat, çünkü “İşe başlarken kafama koyduğum işlerin hepsini yaptım” diyor, haklı bir gururla…

Sayılkan’ı farklı kılan hizmetlerini özetlemek isterim:

* İçinde toplantı salonu, konferans salonu olan, park yeri sıkıntısının yaşanmayacağı, üyelerin kolayca gelip gidebileceği bir İzmir Eczacı Odası hizmet binası hayali vardı. Halkapınar tarafında üç katlı binanın iki katını satın aldı, Oda’ya kazandırdı. Tefrişatı tamamlandı; elektrik ve suyu bağlandığında Oda, oraya taşınacak.

* Şu anda hizmet verdikleri Alsancak’taki bina, kentsel dönüşüme girdi. İki yıl içinde orası da bitecek ve iki işyeri, Oda’ya kira geliri sağlayacak.

* Buca’daki sosyal tesislerin temeli, 2002’de göreve geldiğinde atılıydı ama iş yarıda kalmıştı. Buca Gölet’te toplam 11 dönümlük iki parsel üzerinde yapılan sosyal tesisi, Eczacılar Birliği’nin de katkılarıyla hayata geçirdi, hizmete açtı.

* Geçmişte üyelerle, ayrıca fakülte, sağlık müdürlüğü gibi resmi kurumlarla kopuk olan ilişkileri düzeltti, Oda’ya saygınlık kazandırdı.

* Sektörde muvazaa sorunu vardı. Yani eczacı olmayan insanlar, eczacının diplomasını kiralayarak iş yapıyordu. Bunun önüne geçti, hem halk sağlığı hem de mesleğin saygınlığına gölge düşüren bu engeli kaldırdı. Bu yolla eskiden açılmış eczanelerin kapanmasını sağladı, yenilere izin vermedi.

* Yazları ayrı, kışları aynı kapanış saati uygulamasına son verdirterek, saat 09.000-19.00 arası açık olma kuralının getirilmesini sağladı. 10 yıldır, bu çalışma saati uygulaması uygulanıyor.

* Yüksek rakamlı reçeteleri, birkaç eczaneler tarafından hazırlanmasının önüne geçti, o yüksek gelirli reçetelerin kentteki tüm eczaneler tarafından sırayla yapılmasının önünü açtı. 20 yıldır bu gelenek devam ediyor.

* İzmir Eczacı Odası, onun döneminde Eczacılık Fakültesi öğrencilerine burs vermeye başladı.

* Eczacılara ücretsiz hukuk desteği verilmesi sağladı.

* İzmir Eczacı Odası, en çok meslek içi eğitim yapan Oda oldu.

* Genç eczacılarla fakültedeki son sınıf öğrencilerinden oluşan Gençlik Merkezi’ni kurdu, gençlerin fikirlerini beyan edebildikleri bir platform sundu.

* Oda sosyalleşti. Oda’nın korosu 15 yıldır, tiyatro ekibi 10 yıldır, halk oyunları ekibi de 5 yıldır sahne alıyor. Yani Eczacı Odası, kültür sanatta da yerini aldı.

* Eczacıların hak ettiklerini alabilmesi için sesini her platformda çıkardı. 2008 ve 2024 mitinglerinde İzmir’in çok güçlü bir şekilde yer almasında etkisi çok büyüktü.

* Gençlerin yönetime katılması, daha genç yönetimlerin oluşturulması, kurumlarla ilişkilerin son derece iyi olması için çok çaba harcadı.

* 30 Ekim depreminde zarar gören Bayraklı’daki eczacılara maddi ve manevi yardım yapan İzmir Eczacı Odası, 6 Şubat depreminde Samandağ’a ilk varan Oda oldu. En hızlı bir şekilde organize olup ilk seyyar eczanenin deprem bölgesinde açılmasını sağladı.

* 4 kez Ege Eczacılık Günleri yaptı, bir de sempozyum düzenledi. Toplamda 9 kez bilimsel kongre gerçekleştirdi.

* Lise mezunu eczane çalışanlarının, iki yıl içerisinde üst üste 3’er aylık kurslar vererek, onların eczane teknisyeni kimliği kazanmalarını sağladı, eczacı kalfası ifadesini ortadan kaldırdık.

***

Bu kadar hizmet, bir başkanın ardından güzel anılarla anılmasına yeter de artar sanırım.

***

İnsanların anılarıyla, bıraktığı değerlerle, yaptığı hizmetlerle anılması kadar vicdanı rahatlatan bir şey olamaz.

Tuncay Sayılkan’ın, vedaya hazırlanırken vicdanen çok huzurlu olduğunu biliyorum.

Başkanlığa tekrar aday olmama kararını verirken, hiç zorlanmadığını da biliyorum.

Çünkü 2019 yılındaki seçimlerde aday olmak istememişti.

Fakat buna müsaade etmeyen meslektaşlarının yoğun baskılar ve ısrarlar nedeniyle yeniden aday olmuştu.

Seçildiği gün “Bu dönem son, ona göre!” demeyi de ihmal etmemişti.

Tuncay Sayılkan, duygularını şu sözlerle özetledi:

“Yapacaklarımı yaptım. Oda’ya çok kıymetli eserler bırakarak gidiyorum. İki tapudan oluşan bir sosyal tesis bırakıyorum, toplam 5,5 dönümlük bir arazi üzerine kurulu... Yıllardır hizmet verdiğimiz iş merkezinde iki işyeri bırakıyorum. Satın aldığımız Halkapınar’daki iki katlı, toplam 6 ayrı birimden oluşan binamızı da bırakıyorum. Kasamızda paramız var. 10 gayrimenkul tapusu, onur madalyamızdır. Tüm odalarla barışık bir Oda’mız var. Arkadaşlarımdan, bu yaptıklarımızın üstüne koymalarını, çıtayı daha yukarı çıkarmalarını istiyorum, bekliyorum.”

***

Tuncay Sayılkan, 28 Eylül’e kadar “Başkan” apoletini omzunda taşıyacak.

Sonra da gururla vedalaşacak meslektaşlarıyla…

Oda başkanlığını bırakınca ne yapacağını sordum.

Aldığım yanıt şuydu:

“Ailemi bunca yıldır çok ihmal ettim, onlara vakit ayıracağım. Annemi babamı, eşimi dostumu, bir hafta, 10 gün aramadığım oldu. Onların gönüllerini alacağım.”

Şimdiden güle güle Tuncay Başkan…

Her zaman seni örnek göstereceğim.

“Keşke her başkan, Tuncay Sayılkan gibi olsa!” diyeceğim.

Kaynak: https://www.egedesonsoz.com/keske-her-baskan-iz-birakip-gitse



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat